Denizli’nin Sarayköy ilçesi Sakarya Mahallesi Yeni Babadağ Caddesi üzerinde devam eden jeotermal sondaj çalışmalarında 29 Nisan günü patlama meydana geldi. Bin 260 metre derinliğe ulaşıldığı esnada meydana gelen patlamalarda açığa çıkan karbonmonoksit gazı metrelerce yüksekliğe ulaştığı görüldü. 14 gün boyunca aralıksız süren patlamalar 15. gününde kontrol altına alındı. Basıncın düşmesiyle harekete geçen mühendisler, kuyudaki basınca dayanıklı vana beton yardımıyla kuyuyu kapatmayı başardı.
Konuyu ilişkin açıklamalarda bulunan Jeoloji Mühendisleri Odası Denizli Şube Başkanı ve Pamukkale Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Mineraloji-Petrografi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Semiz, “Kuyu yaklaşık bin 260 metre seviyelerindeyken kuvvetli bir gaz gelinimi sonucunda bu patlama gerçekleşmiştir. Jeotermal kuyu sondajlarında bu tarz riskler her zaman vardır. Daha önceki süreçlerde yine aynı bölgede Duacılı bölgesinde bu tarz bir gaz patlamasının yaşandığını biliyoruz. Orada bu boyuta gelmeden önlendi. Böyle bir gaz gelinimi ihtimalini öngörerek işlemin daha dikkatli yapılması gerekirdi. Bu şekilde öngörülemeyen risklerde gaz kesici, patlamayı engelleyici bir vananın düzgün ve aktif bir şekilde çalışıyor olması gerekir. Bu şekilde çalışan bir sistem olsaydı bu önlenebilirdi” dedi.
“DEPREMLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ DOĞRU BİR YAKLAŞIM DEĞİL”
Patlamaların kamuoyunda depremle ilişkilendirilmesi hakkında konuşan Doç. Dr. Semiz, “Burada obruk oluşmaz çünkü bin 260 metreden bahsediyoruz. Çok derindeki bir boşluktan bahsediyoruz. Obruklar 15-20 metre seviyelerindeki boşlukların çökmesiyle oluşur. Burada obruk söz konusu olamaz. Bu aynı şekilde depremin habercisi ya da burada deprem, sismik bir hareketlilik oluyor diye de değerlendirmemek lazım. Zaten buradaki rezervde yoğun bir gaz var. Hemen karşı bölgesinde Kızılyer’de gaz üretim tesisi var. Herhangi bir deprem üretmesi, deprem tetikleyici ve ya buradan gaz çıktı depremi rahatlatacak diye bir yaklaşım doğru değil” ifadelerini kullandı.