Kurtuluş Savaşı’nın silahlı safhası 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşu ile tamamlandı. Ancak savaşın bitişi 6 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları’nın İstanbul’a girmesiyle gerçekleşti.
Kasım 1918’in üstünden geçen 5 yıllık zaman diliminde İstanbul, başta İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin olmak üzere Müttefik ordularının işgaline maruz kalmıştı.
Kimi tarihçilerin ‘re-conquered’ yani ‘yeniden-fetih’ olarak özetlediği İstanbul’un kurtuluş süreci aksiyon filmlerini aratmayan bir sinir savaşının sonunda gerçekleşti.
Öyleyse bu özel günün 100. yılında, gelin neler olduğunu birlikte hatırlayalım.
Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, Kasım 1918’de İtilaf Kuvvetleri tarafından kuşatma altına alınmış, Mart 1920 itibarıyla da resmen işgal edilmişti.
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti, Mondros Mütarekesi’ni imzaladı ve teslim bayrağını çekti. 1915’de aylar süren kanlı muharebeler sonucu geçilemeyen Çanakkale Boğazı, tek bir kurşun atılmadan geçildi ve işgal zırhlıları Boğaziçi’ne demir attı.
“İşgal zırhlıları arasından çıkıp limandan ayrıldım, düşünerek bir süre yürüdüm. Fazla param yoktu. Pera Palas’ta bir odaya yerleştim. Her şeyin mahvolduğunu gören bir adam gibi üzülüyor, mahvolmuş her şeyin toparlanabileceğini bilerek ümitleniyordum.”
Büyük Britanya’nın 1919-1922 arası Anadolu Politikası, Yunan Ordusu’nun askeri gücüne güvenmek üzerinde temelleniyordu. Yunan Ordusu’nun etkisiz hale getirilmesi İngilizlerin elini kolunu bağlamıştı.
Müttefiklerin bu süreçteki kazanımı ise Yunanistan gibi derbeder ve perişan vaziyette değil; kontrol altında ve Türklerle uzlaşarak çekilme süreçlerini idare etmeleri oldu.
İzmir’in kurtuluşundan sonra İngilizlerin bir sene daha İstanbul’da kalma çabalarının temel sebebi ise Yunan Ordusu’nun İzmir’de yaşadığı durumu yaşamaktan kaçınmak olarak özetlenebilir.
Atatürk’ün İstanbul’a bu kadar uzun süre gelmemesini ise Gazi’nin işgal ve savaş yıllarında bu şehre duyduğu öfkesinin bir sonucu olarak açıklamak mümkün.