Gıda mühendisi Bülent Şık, son aylarda deprem bölgesinde üretilen zeytinyağlarında asbest saptanması üzerine, konuyu gıda güvenliği açısından değerlendirdi. Asbestin solunum yolu ile alınmasının kanser riski oluşturduğuna değinen Şık, sindirim yoluyla alınan asbest liflerinin ise vücuttan atıldığını belirtti.
Bülent Şık’ın “Deprem bölgesinde üretilen zeytinyağlarında asbest riski var mı?” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Son birkaç aydır deprem bölgesinde üretilen gıda maddelerinin asbest tartışmalarının yol açtığı kaygılar nedeniyle satışının zorlaştığına dair bilgiler geliyor. Bölgede üretim yapan bazıları gıda kooperatiflerinin de üyesi olan çiftçiler asbestle ilgili sorunlar nedeniyle ürün satışı yapmakta çok zorlandıklarını belirtiyorlar.
Asbest havaya karışan ve solunum yoluyla alındığında sağlık riski oluşturan bir toksik madde. Akademik literatürde, asbestin gıdalar yoluyla bünyemize girmesi durumunda bir sağlık sorununa yol açtığını gösteren bir çalışmaya rastlamadım.
Toksı̇k Maddeler ve Hastalık Kayıt Ajansı (ATSDR), solunan asbest liflerinin üst ve alt solunum yollarında biriktiğini, sindirilen asbest liflerinin ise genellikle vücuttan atıldığını belirtiyor.
Bir gıda güvenliği sorunu olarak asbestle ilgili tartışmalar genel olarak içme suyu üzerinde yoğunlaşmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), içme sularının aktarımında asbest içeren malzemelerin kullanılmasından kaynaklanabilecek sağlık risklerini 2021’de yayınladığı bir raporda ele almıştır.
Raporda özet olarak şu bilgiler yer alıyor:
‘Asbest liflerinin toksikolojik profili büyük ölçüde maruziyet yoluna bağlıdır; inhalasyon (solunum) yoluyla maruziyet en çok endişe yaratan durumdur. Asbest liflerinin soluma yoluyla insanlarda kanserojen olduğu bilinmektedir. Sindirim sonrası olumsuz etkilere ilişkin veriler daha az net olsa da, mevcut epidemiyoloji ve hayvan çalışmalarından elde edilen kanıtların genel ağırlığı, içme suyunda asbest alımını takiben kanser riskinin arttığına işaret etmemektedir. Epidemiyolojik çalışmalar, içme suyu yoluyla asbeste maruz kalma ile mide ve gastrointestinal sistem kanserleri insidansı arasındaki ilişkiyi değerlendirmiştir.
Sonuçlar kesin değildir; bazı çalışmalar zayıf bir pozitif korelasyon olduğunu öne sürerken, diğerleri bir korelasyon olduğuna dair kanıt bulamamıştır. Ayrıca, sıçanlarda ve hamsterlerde yapılan kronik besleme çalışmaları da benzer şekilde kanser etkileri veya sistemik toksisite konusunda herhangi bir kanıt ortaya koyamamıştır. Dolayısıyla, içme suyu yoluyla asbeste maruz kalma ile kanser gelişimi arasında herhangi bir asbest lifi türü için nedensel bir ilişki bildirilmemiştir. Yukarıdakilere dayanarak, içme suyundaki asbest lifleri için bir kılavuz değer belirlemenin uygun veya gerekli olmadığı düşünülmektedir. Bununla birlikte, verilerin belirsizlikleri ve sınırlamaları göz önüne alındığında, içme suyundaki asbest liflerinin konsantrasyonlarının mümkün olduğunca en aza indirilmesi uygundur.’
Kısaca söylemek gerekirse, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yutulan asbestin sağlığa zararlı olduğuna dair çok az kanıt olduğu sonucuna varmış ve bu nedenle içme suyu için sağlığı korumaya yönelik bir kılavuz değer oluşturmaya da gerek görmemiş ancak içme suyundaki asbest liflerinin konsantrasyonlarının mümkün olduğunca en aza indirilmesi uygun görmüştür.
Bu bilgilere dayanarak deprem bölgesinde yetiştirilen gıdalarda asbest bulunacağı ve bunun bir sağlık sorununa yol açabileceğine dair kaygıların yersiz ya da aşırı abartılı olduğunu söyleyebilirim. Bu konuda daha somut bir bilgi edinmek için Samandağ bölgesinde zeytinyağı üreten bazı üreticilerin ürünlerini analiz ettirdik.
Neden zeytinyağı diye sorulabilir.
Zeytin ve zeytinyağı sezonunda olunduğu ve üreticilerden en çok zeytinyağı satışı konusunda sorun yaşandığı bilgisi geldiği için zeytinyağı örneğinde çalışma yaptık.
ZEYTİNYAĞINDA ASBEST ANALİZ SONUÇLARI
Deprem bölgesinde enkaz döküm alanlarına yakın olan, dolayısıyla asbest bulaşma riski yüksek olan üç farklı bölgedeki zeytinliklerden elde edilen zeytinyağları Türk Akreditasyon Kurumu’ndan onaylı bir laboratuvarda analiz edildi.
Yapılan analiz sonucunda zeytinyağlarının asbest kalıntısı içermediği belirlendi. Açık söyleyeyim bu zaten beklediğimiz bir sonuçtu.
Zeytinyağı üretimi sürecinde kullanılacak zeytinler ayıklama, yıkama, kırma/ezme, yoğurma, ayrıştırma ve filtreleme gibi bir dizi işleme tabi tutulur. Bu işlemlerin toplanan zeytinlerde olabilecek asbest liflerini elimine edeceği de bilinmelidir. Yapılan analiz sonucu da bunu teyit etmiştir. Deprem bölgesinden elde edilen zeytinyağlarını tüketmenin bu açıdan bir risk içermediği söylenebilir.
Asbest tehdidinin sadece deprem bölgesi ile sınırlı olmadığı, kentsel dönüşüm ya da bina yıkım, onarım vb. faaliyetlerle ile hemen her kentte ortaya çıkması muhtemel bir sorun olduğu ve solunum yoluyla maruz kalmanın ciddi bir risk içerdiği bir kez daha vurgulanmalı. Deprem bölgesindeki asbestin gıdalara da bulaştığı ve bir sağlık riski yarattığına dair söylemler yersiz ya da aşırı abartılıdır. Deprem nedeniyle ağır ekonomik yıkıma uğrayan üreticilerle dayanışmak ve ürettikleri ürünleri almaya devam ederek onlara destek olmak gerekiyor.” (HABER MERKEZİ)